Kategoriler
Kişisel Gelişim

Uyan! Türk Milleti

Son dönemde yaşadığımız olaylar, toplum olarak duyarlılığımızın giderek azaldığını derinden hissettirdi. Bir yanda Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan anayasanın ilk dört maddesi üzerine açılan tartışmalar, diğer yanda iki genç kızın hayatına son veren korkunç bir cinayet ve savunma sanayimizin gözbebeği TUSAŞ’a yönelik hain saldırı… Her biri, toplum olarak değerlerimize ve vicdanımıza yapılmış derin saldırılar. Ancak bu olayları tek tek birer vaka olarak görmek yerine, toplum olarak duyarsızlaştığımızı, bu hissizliğin bizi hangi noktalara taşıyabileceğini sorgulamak zorundayız. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesine kapılmak, sadece bireysel değil, milli bir felaketi de beraberinde getirebilir.

Tepkisizlik ve Toplumsal Duyarlılığın Azalması: Gözümüzü Kapamak, Sorunları Çözmez

Toplum olarak ülkemizi ilgilendiren pek çok olayda yeterince tepki göstermediğimizi görmek acı verici. Yıllar önce bir şehit haberi tüm toplumu yasa boğarken, bugün yalnızca “Allah rahmet eylesin” diyerek sosyal medyada başka bir gönderiye geçiyoruz. Şehitlerimizin, sosyal medya akışında unutulması, geçmişte ortak yaşanan derin acıları da gözden kaçırmak anlamına geliyor. Anayasamızın temellerine yönelik tartışmalar başladığında bu ülkenin değerlerine sahip çıkma refleksini yüksek sesle vermemiz gerekirdi; ancak, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine duyduğumuz bağlılığı vurgulamak yerine, çoğunlukla sessiz kaldık. Bu suskunluk, geleceğimize dair taşıdığımız ortak bilincin giderek zayıfladığını işaret ediyor.

Peki, gün boyu sosyal medyada vakit geçirirken, ülkemizin değerleri ve Cumhuriyetimizin temel ilkeleri üzerine ne kadar düşünüyoruz? “Yaşadığınız ülke sizin kimliğinizdir, ona gösterdiğiniz değer aslında kendinize verdiğiniz değerdir.” Bu sözü kendimize hatırlatmalı ve toplum bilincimizi yeniden uyandırmalıyız. Öyle ki, ülkesine karşı duyarsız bir toplum, özgürlük ve adalet gibi değerlerini kolayca kaybetme riski taşır.

Kadın Cinayetlerine Karşı Toplumun Güçlü Tepkisini Gösterme Vakti

Her kadın cinayeti haberi içimizi parçalasa da güçlü ve toplumsal bir tepki vermekte hâlâ oldukça yetersiziz. Kadınlarımız seslerini duyurmak adına çabalarken, onların yalnız olmadığını göstermek; kadın cinayetlerinin son bulması için adaletin sağlanmasını talep etmek sadece kadınların değil, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğudur. Kadınların hak ettiği değeri görmediği bir toplum, yalnızca kadınlarına değil, kendi geleceğine de zarar verir. “Bir toplum, kadınlarına verdiği değerle ölçülür” sözünü hatırlatarak; erkekler, karar vericiler ve toplumun her bir ferdi, kadın cinayetlerine karşı caydırıcı kararların alınması için sesini daha güçlü bir şekilde yükseltmelidir. “Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır” anlayışıyla, kadın cinayetlerine karşı toplumsal bilincimizi daha fazla güçlendirmeliyiz.

TUSAŞ’a Yapılan Saldırı: Geçmişten Çıkarmamız Gereken Dersler

Son dönemde TUSAŞ’a yapılan hain saldırı, bize yıllar önce başlatılan **”Çözüm Süreci”**nin ağır tecrübelerini hatırlatıyor. O dönemde, Türkiye, barış içinde bir gelecek için teröristlerin silah bırakıp sınır dışına çekilmesini hedefledi. Ancak terör örgütü bu süreci, silahlarını bırakmak yerine daha da güçlenmek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Çözüm süreci sona erdiğinde ise ülke olarak çok ağır bedeller ödedik; yüzlerce şehit verdik. O genç evlatlarımız, askerlerimiz ve polislerimiz, bu toprakları savunmak için canlarını ortaya koydular. “Bir evlat kaybetmek, bir ülke kaybetmek gibidir.” Geride gözü yaşlı anneler, yarım kalmış hayaller ve baba hasreti çeken çocuklar bıraktılar.

Bu olaylar, terörle mücadelede asla taviz vermememiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. “Terörle pazarlık olmaz” gerçeğiyle yüzleşmeli ve şehitlerimizin bize emanet ettiği bu vatan topraklarını koruma bilinciyle daha uyanık olmalıyız. Bu vatan, kolay kazanılmadı; her bir karışı kanla, emekle, fedakârlıkla dolu. Bu topraklara sahip çıkmak, milli ve manevi değerlerimize karşı duyduğumuz sorumluluğun bir parçasıdır.

Sonuç: Toplumsal Bilinci Yeniden Canlandırmalıyız

Yaşanan tüm bu olaylar, toplumsal bilincimizin yeniden canlanması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Millet olarak, geçmişte zorlukları aşmayı başarmış, dayanışmayla güçlenmiş bir toplumuz. Ancak son yıllarda karşı karşıya kaldığımız olaylara tepkisiz kalmak, duyarlılığımızın zayıfladığını ve temel değerlerimizi yeterince koruyamadığımızı gösteriyor. Şehit haberlerine duyarsızlaşmamız, kadın cinayetlerine gereken tepkiyi göstermememiz ve TUSAŞ saldırısı gibi olaylara yönelik milli reflekslerimizin zayıflaması, millet olarak kendimize sormamız gereken birçok soruyu beraberinde getiriyor. Toplumsal reflekslerimizi kaybetmek, özgürlüğümüzden ödün vermek anlamına gelir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde belirttiği gibi, “İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahların olacaktır.” Bugün, bu bedhahlar, farklı kisveler altında karşımıza çıkıyor. Ancak Atatürk’ün bizlere hatırlattığı gibi, “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Bu kudret, milli değerlerimize sahip çıkmakta, her türlü tehdide karşı uyanık kalmakta ve geleceğe yönelik umudumuzu her daim korumakta saklıdır.

Sonuç olarak, toplum olarak üzerimize düşen görev; yeniden bilinçlenmek, milli ve manevi değerlerimize daha sıkı sarılmak, güçlü bir toplumsal refleksle bu ülkenin gerçek sahiplerinin bizler olduğunu bir kez daha hatırlatmaktır. “Bu ülke için atılacak her adım geleceğe yapılan bir yatırımdır.” düşüncesiyle, ülkemizi daha aydınlık yarınlara taşıma sorumluluğumuz, bize emanet edilen bu toprakların hakkını vermekle mümkün olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir