Şimdi, sanki çok param varmış gibi bir giriş yaptım podcast’e. Fakat aslında olay öyle değil. Bugün, para ve mutluluk hakkındaki fikirlerimi aktarmak istiyorum.
Biliyorsunuz, birkaç gün önce ilk astronotumuzu uzaya gönderdik. O gün gece saat 01:00’da gözlerim kan çanağı bir şekilde o fırlatılışı izledim. Sabah kalktığımda ise yapılan yorumları okumak istedim ve hem çok sinirlendim hem de çok üzüldüm. Konuşulan şey neydi derseniz: para idi. Ne kadar para verildiği. Televizyonu açtığınızda yayınlanan saçma sapan işler, Türkiye’de bilimden uzak, sadece şov amaçlı yapılan ve milyonlarca dolar para harcanan abuk subuk, işler çok çabuk unutulmuş ve sıra entelektüel ve bilimsel bir çabaya gelmişti.
Birkaç gün önce Wes Anderson’un Harika Henry Sugar’ın Hikayesi adlı kısa filmini izledim. Bu kısa filmde, Henry adlı adam hırslı ve açgözlü birisi. Ve okuduğu bir kitap sonucunda gözlerini kullanmadan görmeyi öğrenerek poker masasında milyonlar kazanmak istiyor. Uzun yıllar süren eğitimden sonra, Henry artık kağıtları görmeden ne olduğunu bilebiliyor. Henry bu sırada çok iyi paralar kazanıyor. Fakat bir sıkıntı var. Henry çok mutsuz…
Henry için para elde etmede heyecan veya zorluk yoktu. Sınırsız nakit kazanma yeteneği, açgözlülüğünün ne kadar anlamsız olduğunu fark etmesine neden oldu. Beş pound veya beş milyon kazanması, hiç çabalayan bir adam için bir şey ifade etmiyordu.
Şöyle bir düşündüğümüzde, istediğimiz her şeyi her an alabildiğimizde bunun bir heyecanı var mı? Alınacak ya da elde edilecek şey için çaba sarf etmek, hayal kurmak, mücadele etmek var mı? Hatta o şeyi elde edemiyorsak hayal kırıklığı nerede?
Çoğumuz bir dönem çok zengin olma hayali kurmuşuzdur elbette. Çok zengin olmaktan kastım Elon Musk gibi, Jeff Bezos gibi ya da Bill Gates gibi bir zenginlikten bahsediyorum. İnsan olarak doğuştan tatmin olmayan bir yapıya sahibiz. Sürekli olarak sahip olduklarımızdan daha fazlasını istiyoruz. Bu isimler de hala daha fazlasını istiyor. Fakat onlar zengin olmalarına rağmen entelektüel açıdan da kendilerini geliştirmeye devam ediyorlar. Örneğin Bill Gates her yıl 1-2 ay kadar inzivaya çekilip kitap okuyor ve düşünüyor. Çünkü bu insanların bir amaçları ve elde etmek için çabaladıkları bir şeyler var. Zaten insanı hayatta ve ayakta tutan da bu değil midir?
“O, sahip olduğundan daha fazlasını istiyor, ben ise tam olarak onun zaten sahip olduğunu istiyorum.”
Bu alıntı, insan doğasının sürekli olarak daha fazlasını isteme eğilimini çok iyi özetliyor. Ancak düşünelim. Eğer istediklerimizi çaba olmadan elde edersek, belki de bu şeyleri o kadar çok sevemeyiz. Belki de göz açıp kapayıncaya kadar dünyanın en zengin kişisi olursak, savaştığımız küçük şeyleri kazandıktan sonra hissettiğimiz mutluluğu bulamayız. Çünkü çabalamak, elde edeceklerimize daha fazla değer vermemizi sağlar.
Yaş aldıkça daha iyi anlıyorum insanların neden “Para mutluluğu satın alamaz” veya “Çok hızlı zengin olma” gibi şeyler söylediğini. Çünkü belki de hayatımızda paranın herhangi bir şekilde sorun olmadığı bir noktaya ulaştığımızda, mutluluğu elde etmek daha zor olacak.
- Belki de istediğimiz şey için savaşmak ve sonunda başarısız bile olmakta başka bir güzellik var.
- Geleceği düşündüğümüzde aklımıza gelen belirsizliğin bile bir güzelliği var belki.
- Reddedilmekte, bir şeyi almak için para biriktirmekte ve hatta yatırım yapmak uğruna para kaybetmenin bile bir güzelliği var.
Bu konuya popülist bir çerçeveden bakmıyorum. Tam tersine gerçekten bunları düşünüyor ve hissediyorum. Sadece yaşamanın bile bir güzelliği var çünkü…
Bu podcastte para ve mutluluktan kısaca bahsetmek istedim. Sizin de bu konu hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum.
Sağlıcakla kalın!