Kategoriler
Kişisel Gelişim

Panik Atak ve Anksiyete ile Başa Çıkma Yollarım

Daha önce hiç panik atak geçirdiniz mi? Ya da anksiyete yaşadınız mı?

Eğer bunları yaşadıysanız, birazdan anlatacaklarımı mutlaka dinlemenizi öneririm. Çünkü panik atak ya da anksiyete tanısı olan insanlar, bu durumun sadece kendilerine özel olduğunu düşünürler. Fakat durum tam olarak öyle değildir…

Peki tüm bunları nereden biliyorum?

Çünkü ben de bir dönemler panik atak ve anksiyete ile mücadele ettim. O dönemlerin çok zor olduğunu, insanın kendi düşünceleri olmamasına rağmen duygularına üzülmesinin ne kadar kırıcı olduğunu deneyimledim. Bir zamanlar diyorum, daha da açıklık getireyim…

Yaklaşık üç sene önce spor salonunda ağırlık çalışırken panik atak yaşadım. Yaşadım diyorum, fakat aslında bundan haberim yoktu. Eve geçip dinlendim ve o günü tamamladım…

Fakat içimde bir huzursuzluk vardı. Kalbim sürekli yüksek nabızla atıyordu. Zor uyuduğum bir gecenin ardından sabahı ettim neyse…

Ertesi gün tekrar spora giderken dolmuşun içerisinde tekrar panik atak geçirdim. Fakat bu panik atak öyle bir ataktı ki, sanıyorum hayatım boyunca bunu unutmayacağım. Sanki bir film setinde olağanüstü bir sahneyi yaşıyor gibiydim… Böyle anlattığıma bakmayın. Sadece yaşayanların bilebileceği bir konudan bahsediyorum aslında. Bunu bugün anlatmak bile insana gelecek için çok büyük umutlar veriyor. İşte tam da bu sebeple korkmamak ve bu hastalığın üzerine gitmek gerekiyor…

Konuya tekrar dönecek olursak, panik atak geçirenlerin ilk gideceği yer kardiyologlardır. Bunun en büyük sebebi kalp krizi geçirme hissi ya da yüksek nabzın yarattığı ölüm korkusudur. Ben de aslında herkes gibi kardiyoloğa gittim ve test yaptırdım. Fakat beni şaşırtan bir cevap geldi…

”TURP GİBİSİN!”

Kardiyologla biter mi? Bitmez… Hemen diğer doktorlardan da randevu aldım ve elimde bir kağıt dolaşmaya başladım. Hangi doktora gitsem “turp gibisin” deyip gönderiyorlar, fakat ben biliyorum arkadaş… Turp gibi falan değilim, pimi çekilmiş bir bomba gibi etrafta geziyorum…

Nihayet biri çıkıp şöyle dedi: ”Senin hiçbir şeyin yok, sen bir de psikiyatriste görün.” İşte tam bu noktada beyindeki ışıklar yanıyor. Aslında sorunun bedeninizde olmadığını, kafanızın içinde olduğunu burada anlıyorsunuz. İşte ben de bu şekilde anladım. Fakat tabii kültür sebebiyle psikiyatrist ya da psikologa gitmek ben de bir tabu oluşturmuştu. Bunu yıkmam çok sürmedi çünkü hastaydım 🙂

Psikiyatriste gittiğimde ise panik atak ve anksiyete tanısı konuldu. İşte bu süreden sonra benim kendimle ve hayatla savaşım başladı.

Kişinin huzursuzluğu, mutsuzluğu, gerginliği, sıkıntısı, depresyonu, onu uyandırmaya çalışan önemli dostlarıdır.

Doğan Cüceloğlu’nun bu satırlarını okuduğumda aydınlanmıştım. Gerçekten şunu net bir şekilde ifade edebiliyorum: Bu hastalık öncesindeki Onur ile hastalık sonrasındaki Onur arasında dağlar kadar fark var. Hayata bakış açım ve hayattan almak istediklerim değişti. Hayat amacım değişti. Hayatta neyin önemli neyin önemsiz olduğunu daha net görmeye başladım aslında.

Böyle diyince uzaktan davulun sesi hoş geliyor elbette. Kimseye böyle bir hastalığı önermiyorum tabii, fakat Doğan hocanın da dediği gibi, bu hastalıklar hasta olan kişiyi uyandırmak ve tekrar hayatla buluşturmak için varlar… Buna kesinlikle katılıyorum.

Son olarak, bu hastalıktan kurtulmak için neler yaptım:

  1. Odak değişimi: Odağı değiştirmek, farklı ortamlarda bulunmak iyi geliyor. Bu mesela benim için kitap okumaktı. Farklı hayatları deneyimlemekti.
  2. İlaç kullanımı: Eğer çok ağır ise ilk başlarda doktor kontrolünde kullanılabilir, fakat çözüm değil.
  3. Okumak ve araştırmak: Her konuda olduğu gibi araştırmak ve okumak, bu hastalığı atlatmak için en önemli evre.

Sizlerin de bu konudaki düşünceleri ve varsa hikayelerinizi duymak isterim…

Sağlıcakla kalın!

Tavsiye Kitap: David Burns — Panik Atakta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir