Düşünün ki, 12 yaşında genç bir şehzade olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun tahtına oturuyorsunuz. Karşınızda, yıllardır süregelen bir düşman olan Bizans İmparatorluğu ve henüz tam anlamıyla yenemediğiniz, savaş halinde olduğunuz beylikler bulunmakta. Bu durum, Fatih Sultan Mehmed için, hangi çağda olursa olsun, düşünce yapısının henüz tam olarak olgunlaşmadığı ve genç bir birey için olağanüstü zor bir deneyim olmuştur.
- 1452 yılında, Konstantinapolis’in surları içinde, Roma İmparatoru’nun egemenliği altında yaşadığınızı hayal edin. Bir gün, surların dışına bakıyorsunuz ve göz alabildiğince uzanan, 80.000 kişilik bir orduyu, Fatih Sultan Mehmed öncülüğünde, üzerinize doğru ilerlerken görüyorsunuz. Bu manzara karşısında neler hissederdiniz?
Fatih Sultan Mehmed, 30 Mart 1432’de Edirne’de doğdu. Annesi Hüma Hatun, babası ise II. Murat’tı. Osmanlı şehzadeleri, geleneksel olarak iyi bir eğitim aldılar ve Fatih de bu geleneği sürdüren bir varis olarak, henüz 11 yaşındayken tecrübe kazanması amacıyla Manisa sancakbeyliğine getirildi. Ancak, babası II. Murat’ın 1444 yılında tahtı bırakmasıyla, Fatih henüz 12 yaşındayken imparatorluğun başına geçti.
- Bu genç yaşta tahta çıkış, hem Haçlılar hem de Karamanoğulları Beyliği ile barış antlaşmaları yapılmasına rağmen, Osmanlı Devleti’ni zayıf gören düşmanları harekete geçirdi. Neticede, Haçlılar antlaşmayı bozarak Fatih Sultan Mehmed’e saldırdılar. Bu kaotik dönem, Çandarlı Halil Paşa’nın önerisi üzerine II. Murat’ın yeniden tahta geçmesiyle son buldu.
Fatih Sultan Mehmed, babasının tahtı tekrar bırakmasının ardından, İstanbul’un fethini kafasına koydu. Bu karar, kendi döneminde ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun kaderini değiştirecek bir stratejik hamle oldu.
İstanbul’un Fethi
İstanbul, tarih boyunca pek çok devletin gözdesi olmuş bir şehirdi. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethetmeye karar verdiğinde, bu şehri almak isteyen 23 orduyu geride bırakmış oldu. Fethin anahtarlarından biri, Rumeli Hisarı’nın inşasıydı. Bu kale, Karadeniz’den gelebilecek yardımları engellemek amacıyla İstanbul Boğazı’nın en dar noktasına inşa edildi ve “Boğazkesen” lakabını aldı.
- Fatih’in askeri dehasının en çarpıcı örneklerinden biri, gemileri karadan yürütme planıydı. Bu strateji, kuşatma sırasında Bizans’a yardımın ulaşmasını engelledi ve şehrin fethinde kritik bir rol oynadı. Gemiler, büyük bir mühendislik başarısı ve askeri strateji ile, karadan Haliç’e indirildi.
- Rumeli hisarının yapımı esnasında Fatih aynı zamanda okmeydanı taraflarında gemi inşa ettiriyor. Bunu hem bizans hem de bizim kaynaklarımızda görebiliyoruz ki bunu en son haline getirende Ferudun Emecen dir.
- Hatta şöyle denir: ”Gece yattık sabah kalktık bir de baktık Osmanlılar bir gecede gemileri karadan yürüterek indirmişler.” Bir gecede oldu rivayeti de buradan gelmekte. Gemiler bir gecede indiriliyor fakat bir gecede inşa edilmiyor. Arkasında Fatih’in muhteşem askeri dehası ve savaş stratejisi var.
- 20 Nisan günü 3 Ceneviz gemisi bütün Osmanlı donanmasını dağıtıp Haliç’e giriyor. Tabi Osmanlı Donanması zaten iyi değil. Bütün moraller alt üst oluyor. Çandarlı Halil Paşa ”efendim kuşatmayı geri çekelim” tavsiyesinde bulunuyor. O gece Akşemseddin’in mektubu geliyor. ”Münafıkların ve bozguncuların lafına itibar etme. Sen hükmünü yürüt. Sonuna kadar kararlı ol.” diyor ve Fatih için oldukça etkili oluyor. Ve hepimiz bildiği üzere 29 Mayıs 1453’te büyük zorluklarla İstanbul fethediliyor…
Fetih Sonrası
İstanbul’un fethiyle, Fatih Sultan Mehmed, sadece bir şehri değil, bir çağın sonunu da getirmiş oldu. Fethin ardından, şehri yağmalamama, halkı esir almama ve dini özgürlükleri koruma sözü verdi. Bu kararlar, Fatih’in sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda adaletli bir hükümdar olduğunu gösteriyor.
Fatih Sultan Mehmed, yaşamı boyunca, sadece fetihleriyle değil, aynı zamanda entelektüel birikimi ve yönetim becerisiyle de hatırlanacak bir lider oldu. Venedik’te ölümü büyük yas ve saygıyla karşılandı, “La Grande Aquila E Morta – Büyük Kartal öldü” denilerek anıldı.
Sonuç olarak, İstanbul ve Fatih Sultan Mehmed’in mirası, sadece Türk tarihi için değil, dünya tarihi için de önemli bir dönüm noktasıdır. Bu büyük liderin başarıları, günümüze kadar ulaşan derin izler bırakmıştır.
- Sonuç olarak bizler İstanbul’a çok iyi bakamasak da zamanında atalarımız bu şehirler için canlarını feda etmişler. Bunun değerini bilmeli ve ona göre davranmalı diyerek bu bölümü sonlandırıyorum.
Sağlıcakla kalın!