Kategoriler
Tarih

109.Yılında Hatıralarla Dolu Çanakkale

18 Mart 2024. Çanakkale Zaferi’nin 109.yılı. Çanakkale Savaşı bağımsızlığımızı dünyanın dört bir yanına haykırdığımız bir savaş. İşte o savaşın bağrında yüzlerce belki binlerce olay yaşandı kayda değer. Fakat içlerinden birisi var ki… Çanakkale savaşlarının kahramanları, 57. Alay’ın destansı hikayesini bilenleriniz vardır. Bu alayın her bir ferdi, Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey’den, Alay İmamı Konyalı Hasan Fehmi Bey‘e kadar, özverili bir şekilde savaştılar ve vatanları için canlarını feda ettiler. Özellikle de Ramazan Bayramı’nın ikinci günü, 13 Ağustos’ta yaşanan acı olay, Alay Komutanı’nın şehadetiyle tarihe geçmiştir. Gelin bu olaya daha yakından bakalım…

Çanakkale kara savaşları sırasında 57.nci Alayımızın tamamına yakını erinden Alay Komutanına kadar şehit düşmüştü. Hatta savaş sırasında Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey şehit olduktan sonra yerine Yarbay Elbistanlı Şevki Bey, ondan sonra Binbaşı Ispartalı Ömer Fevzi Bey komutanlık yapmıştır. Komuta kademesinde üst rütbede kimse kalmadıkça Alay Komutanlığı görevi daha alt rütbelere Yüzbaşı, Üsteğmen, Teğmenlere kadar inmiş ve hatta son olarak Alay imamı Konyalı Hasan Fehmi Bey Komutanlık görevini üstlenmiştir.

Alay komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey Ramazan Bayramı’nın ikinci günü dere kenarındaki çadırında oturuyordu. Bir kaç gün önce çadırına iki anzak askeri getirmişlerdi. 13 Ağustos günü hep beraber çadırın içindelerken çadıra bir top mermisi şarapneli isabet eder ve Hüseyin Avni Bey oracıkta şehit olur. Diğer iki anzak askeri ise şans eseri hayatta kalır. Tabi şu ayrıntıyı vermeden olmaz. Hüseyin Avni Bey şehit olmadan 1-2 gün önce çadırına getirilen anzak askerlerinin birinin üzerinden bir tabanca, bir dürbün ve bir İncil çıkarılır. Bunlar kayda alınır. Ve bu olayın ardından 2 gün sonra Hüseyin Bey şehadete erer…

Takvimler 1945’i gösteriyordu. Savaşın acı izleri hala taze, ancak artık Çanakkale harp sahaları yasak bölge ilan edilmişti. Ancak yasaklar, geçmişin hikayelerini unutturmaya yetmemiş.

30 yıl önce, esir düşen Anzak subayı, o günlere dair hatıralardan kurtulamamış. Esirlikten kurtulduktan sonra Avustralya’ya dönse de, Çanakkale’nin anıları onu bırakmamış. Eşine, yaşadıklarını sürekli anlatmış…

Tekrar savaştığı topraklara gelip buraları ziyaret etmek ister. Ankara’ya gelir. Ziyaret yasak olduğu için ise izin alması gerekmektedir. Özel izin almak adına Tekin Arıburun Paşa’ya çıkarlar ve izin isterler. Peki Tekin Arıburun kimdir? Buraya birazdan değineceğiz…

Tekin Paşa kendilerine 3 gün izin vereceğini ama bir şartı olduğunu, ziyaret sonrası tekrar kendisine gelmelerini ve kahve içmeye bekleyeceğini ,babasının da bir Çanakkale şehidi olduğunu söyler.

Adam sözünü tutar. Çanakkale harp sahasını gezdikten sonra Ankara’ya Tekin Paşa’nın yanına gelir. Tekin Paşa ile otururlarken duvardaki üniformalı, kalpaklı bir resim dikkatini çeker adamın. Eşine dönerek; ‘’Bak sana hep anlattığım çadırdaki komutan işte bu komutan.’’

Tekin Paşa’ya dönüp sorar adam; ‘’Bu komutanı nereden tanıyorsunuz?’’

Tekin Paşa şöyle cevap verir: ‘’O benim babam!’’

Tekin Paşa yerinden kalkar. Geri döndüğünde bir tabanca, bir dürbün ve bir incil ile geri gelir. İşte o yaşlı anzak askeri kendinden alınan bu değerleri tekrar görünce gözyaşlarını tutamaz…

İngilizler, Türkleri öyle anlatmış ki anzak askerlerine… Yamyam, barbar ve hatta kuyrukludur bunlar demişler. Bakın bizi oluşturan mozaiklerin hiçbirinde böyle bir şey olmamıştır. Örneğin;

Çanakkale Cephesi’ne barbar ve merhametsiz Türk askeriyle savaşmak üzerine gelen düşman askeri Türklerin, kendilerine anlatılanın aksine barbar olmadığı, savaşta dahi cömert, merhametli ve cesur olduğunu da bu savaşta öğrenmiştir. Bunun en güzel örneklerinden biri olan bu anıt yaralı bir Avustralya subayını, kendi siperlerine taşıyan Türk askerini canlandırmaktadır.

Anıtın kitabesinde, eski Avustralya Genel Valisi Lord Casey kaynak gösterilmiş olup onun sözleri olduğu ifade edilen bir alıntı mevcuttur: “Biz Gelibolu Yarımadası’ndan, Türklerle savaşarak ve binlerce insanımızı kaybederek Kahraman Türk milletine ve onun eşsiz vatan sevgisine duyduğumuz büyük takdir ve hayranlık ile ayrıldık. Bütün Avustralyalılar, Mehmetçiği kendi evlatları gibi sever. Onun mertliği, vatan ve insan sevgisi, siperlerdeki dayanılmaz heybeti ve cesareti bütün Anzakları hayran bırakan yurt sevgisi, insanlığın örnek alacağı büyük hasletlerdir. Mehmetçiğe minnet ve saygılarımla…”

30 yıl sonra esir düşen bir Anzak subayı Çanakkale’yi ziyaret etmeye çalışır. Bu ziyaret sırasında, geçmişin hatıralarıyla yüzleşir ve gerçeklerle barışır. Çünkü savaş, sadece düşmanlık değil, aynı zamanda insanlık hikayeleriyle doludur.

Bu hikaye, geçmişin izlerini takip eden, hatıraları canlı tutan ve gerçeklerle yüzleşen insanların öyküsüdür. Çünkü tarih, sadece anlatılan hikayelerden ibaret değildir; aynı zamanda doğru anlatılması gereken gerçeklerle doludur.

Çanakkale Savaşı, Türk milletinin tarihinde büyük bir dönemeçtir. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere varını yoğunu ortaya koyan ve bu uğurda şehit düşen bütün vatan evlatlarına saygı ve minnetle bu bölümü sonlandırıyorum…


Eğer bölümü beğendiyseniz spotify ve instagram üzerinden takip etmeyi lütfen unutmayınız…

Sağlıcakla kalın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir