“Sezaryen” kelimesi Sezar’dan mı geliyor? Sezar eşcinsel miydi? Sezar diktatörlüğünü nasıl ilan etti?
Sezar şüphesiz çok büyük bir komutandı. Bu soruların hepsini cevaplayacağız fakat Sezar’ı iki bölümde ele almak istiyorum.
Bu bölümde Sezar’ın kim olduğunu, karakterini ve hayatı boyunca peşinden gelen eşcinsel ilişki iddialarını konuşacağız. Gelin, başlayalım.
Gaius Julius Caesar
Sezar, M.Ö. 100 yılında Roma’nın zengin ailelerinden birinde doğdu. Sezar ile ilgili araştırmalar yaparken genellikle Sezar’ın tarihteki ilk sezaryen doğumla dünyaya geldiğine dair iddialarla karşılaştım. Sezar’ın sezaryenle doğmadığını biliyoruz. Peki bunu nasıl biliyoruz? Philip Freeman, Julius Caesar adlı kitabında şöyle diyor: “O dönemde sezaryen yalnızca annenin ölümü söz konusu olduğunda yapılırdı. Sezar’ın annesi, Sezar doğduktan sonra elli yıl daha yaşamıştır. Bu da bu tür iddiaları çürütüyor.”
Sezar’ın çocukluğu ile ilgili bildiklerimiz ise 16 yaşından itibaren başlıyor. İyi bir eğitim aldığı, zamanının jimnazyumlarında spor yaptığı, iyi at bindiği ve bunlar kadar önemli olan hitabet sanatında da yetkin olduğu biliniyor. Sezar’ın en öne çıkan özelliği konuşma sanatlarındaki ustalığıdır. Yaptığı iğnelemeler ve konuşmaları ile halkı etkileyebilmiştir (ikinci bölümde bu konu üzerine özellikle değineceğiz).
Bunların dışında, dış görünüşüne önem verdiğini ve kelliği ile ilgili takıntısı olduğunu; bu sebepledir ki çağlar boyunca birçok erkeğin yaptığı gibi başının iki yanındaki saçları ile kelliğini kapamaya çalıştığını biliyoruz. Bugün de olduğu gibi, bunu başaramamıştır. Kapak fotoğrafında gördüğünüz resmindeki bu taç ise Sezar’ın kelliğini kapatmak için bulduğu bir yöntemdi. Tabii ki Romalı kadınlar onun kelliğine aldırış etmiyor ve onu seviyorlardı.
M.Ö. 80 yılında, yani Sezar aşağı yukarı 20 yaşındayken, onun belki de tüm hayatını etkileyecek bir olay yaşandı.
Bitinya’da Yasak Aşk
Bugün bildiğimiz İzmit, M.Ö. 80’li yıllarda Bitinya ülkesinin başkentiydi. Sezar bu sırada Marcus Termus’un ordusunda asker olarak görev yapıyordu. Midilli adasında yapılacak kuşatma için gemiler gerekiyordu. Ordunun komutanı Termus, bu görevi Sezar’a verdi ve ondan Bitinya’ya giderek gemiler getirmesini emretti.
Bitinya, bugünkü Kocaeli, Sakarya ve Bursa’yı kapsayan antik bir bölgeydi. Sezar Bitinya’ya vardığında Kral IV. Nikomedes tarafından görkemli bir şekilde karşılandı. Söylenenlere göre Sezar, Helen kültürü ile birlikte gördüğü bu zenginlikten oldukça fazla etkilenmiş ve seyahatinin süresini uzatmıştı.
Ancak burada yaşandığı düşünülen bir olay, Sezar’ın siyasi kariyerini etkileyecekti.
O dönemlerde eşcinsellik, günümüzdeki algıdan farklı bir şekilde görülüyordu. Yunanlar ve Romalılar, bir erkeğin yatakta bir kadınla ya da bir erkekle birlikte olmasını sorun olarak görmezlerdi. Eşcinsel ilişkiye girmek utanç verici değildi; asıl utanç verici olan, bu ilişkilerin olumsuz sonuçlarına maruz kalan tarafta olmaktı. Örneğin, bir köleyle ilişkiye girmek ya da kendini başka bir adamın cinsel isteklerine boyun eğmiş bir pozisyonda bulmak kabul edilemezdi.
Kral Nikomedes’in hizmetkârları, pahalı mor bir giysiyi Sezar’ın giymesi için verdiler. Sezar bunun kraldan bir hediye olabileceğini ve mor renginin kralın en sevdiği renk olduğunu habersiz bir şekilde giydi. Daha sonra hizmetkârlar Sezar’ı kralın odasına çıkardılar. Odanın içinde altın bir divanın üzerinde Nikomedes’i beklemeye başlayan Sezar, Nikomedes’in içeri çıplak bir şekilde girmesiyle her şeyi anladığı ve buna rağmen bekâretini kaybettiğini söylerler.
Bunu söyleyen Roma’nın en ünlü hatiplerinden biri olan Cicero‘dur. Bu iddiaları desteklemeyen Plutarkhos gibi yazarlar olduğu gibi, Cicero’yu Suetonius ve Licinius Calvus gibi isimler de desteklemiştir. Bazı tarihçilere göre, Sezar’ın Bitinya’da gereğinden fazla kalması, bekâretini kaybetmesiyle ilişkilendirilmiştir. Ancak bu iddiaların doğruluğu tarihçiler arasında hâlâ tartışılmaktadır ve kesin bir kanıt bulunmamaktadır.
Bugün olsa, “Yapmadı kardeşim, çıkın açıklayın,” diyebilecek Sezar, Roma’ya döndüğünde hakkında çıkan bu dedikodular karşısında çılgına dönmüştü. Hatta Sezar’ı konuşacağımız ikinci bölümde bahsedeceğim gibi, Galya zaferinden döndükleri yıllarda bile askerlerin şarkılarına konu olmuştur:
“Sezar Galya’yı fethetti ama Nikomedes de Sezar’ı fethetti.”
Sezar hakkındaki bu iddialar hâlâ tartışılmakla birlikte, bence Sezar büyük bir fırsatçıdır.
Sezar Her Daim Sezardır
Roma ile ittifak içinde bulunan ve babasının da arkadaşı olan Bitinya kralı IV. Nikomedes’in sarayına gidip Termus tarafından kendisine verilen görevi başarıyla yerine getirerek Nikomedes gibi güçlü bir liderin desteğini almayı başarmıştır. Böylece Bitinya’dan gönderilen savaş gemisi filosunun desteğiyle Midilli kuşatması başarıyla sonuçlanmış ve Sezar, yurtdışında üstlendiği bu ilk askeri görevi onurlu bir şekilde tamamlamıştır.
Ayrıca özel hayatında da karşısına çıkan her fırsatı iyi değerlendirmiştir. Nitekim evliliklerini de yaşadığı yasak ilişkileri de hem askeri hem siyasi hem de sosyal kariyerine hizmet etsin diye gerçekleştirmiştir. Örnek vermek gerekirse, Sezar M.Ö. 84’te Gaius Marius’un yakın arkadaşı Cornelius Cinna’nın kızı Cornelia ile evlenerek hem onunla evli kaldığı süreçte hem de onun ölümünden sonraki süreçte sergilediği tutumuyla bir yandan halkın desteğini ve sempatisini kazanmış, öte yandan Marius taraftarlarını arkasına almıştır. Hatta Marius’un Cinna ile yaptığı bir görüşme sonucunda genç yaşında Roma’nın en önemli rahip sınıflarından biri olan Flamen Dialis makamına getirilmiştir.
Sezar’ın Cornelia’dan sonraki karısı ise M.Ö. 88 yılı konsülü Pompeius Rufus’un kızı Pompeia’dır. Kuşkusuz bu evlilikte de Sezar’ın amacı, Pompeius ile bağlarını pekiştirmektir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür…
Sonuç olarak, bu düşüncelere dayanarak Sezar üzerine şu değerlendirmeyi yapabiliriz: Sezar doğumundan ölümüne kadar dolu dolu geçen 56 yıllık yaşamında birçok farklı rol oynamıştır: Kaçak, esir, politikacı, general, avukat, asi, diktatör, hatta tanrı… Bunların yanı sıra koca, baba, sevgili ve aldatan bir erkek. Ancak asla bir Kraliçe olmamıştır. O, her daim Sezar’dır.